26 Ağustos 2010 Perşembe

KALPAKLI HİPOKRAT: REFİK SAYDAM

Dr. Refik SAYDAM, sadece ülkeyi vaktiyle yönetmiş kadroda yer alan bir siyasetçi değil, bu toprakların tarihte gördüğü en önemli hekimlerden biridir.

Önderi Mustafa Kemal gibi 1881’de doğmuştur. Askeri Ortaokulun ve Lise’nin ardından Askeri Tıbbiye’yi de Tabip Yüzbaşı olarak başarıyla bitirir.

Balkan Savaşı'nda yoksunlukların ve trajik bir tükenişin hüküm sürdüğü cephelerde bilhassa Kolera hastalığını önleyici çalışmalarıyla ünlenir.

İmparatorluğun çöküşünde savaşılan hemen tüm cepheler bir bir düşerken, Refik SAYDAM’ın askeri tıp alanında komuta ettiği karargâhlarda ise adeta destanlar yazılır.

Örneğin Bakteroloji Enstitüsü’nü teşkilatlandırarak tifo, veba, dizanteri ve kolera aşılarının, tetanos ve dizanteri serumlarının üretilmesini sağlar. I. Dünya Savaşı boyunca bu aşılar ve serumlara ilişkin ordunun tüm ihtiyacı sayesinde karşılanır. Hasankale’deki cephe hizmetinde salgın hastalıklarla savaşını sürdürür.

Tifüse karşı hazırladığı aşı tıp literatürüne geçmiştir ve I. Dünya Savaşı'nda hem Alman ordusunca hem askerlerimizce kullanılmıştır. Bu aşı Kurtuluş Savaşı'nda da tatbik edilir.

İşgal ve bozgun sonrasında kalpağını çekip Milli Mücadele için Mustafa Kemal’le birlikte ilk hareket edenler arasında yer alır. Artık Samsun'a Mustafa Kemal'le birlikte çıkan Cumhuriyet Devrimcisi bir tıp doktorudur Refik SAYDAM...

İstiklal Harbi’nin ardından Cumhuriyet’i kuran ve idare eden ekiptedir. Milletvekili ve Sağlık Bakanı olarak…

1. Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi sonrası Anadolu'yu kasıp kavuran verem, trahom, sıtma ve frengi gibi hastalıklara karşı büyük bir mücadeleyi inşa eden, sonradan makamında Osman DURMUŞ gibi “Başhekim Azarlayıcılarının” oturmasından hicap duyulası bir Sağlık Bakanı’dır. Anadolu'yu karış karış dolaşarak dispanserler kurmuştur. Bulaşıcı ve ölümcül hastalıkların kitlesel yayılışını 30lu yıllarda tümüyle durduran Cumhuriyet’in ilk kuşak sağlık personeline başarıyla önderlik etmiştir.

Kırsaldaki bu çalışmalarının yanı sıra kentlerde belediyelere ve il idarelerine hastaneler yaptırdığı bilinmektedir.

Meclis'te ve Çankaya'da, raporları ve aktardığı gözlemleriyle kısıtlı cumhuriyet bütçesinden mümkün olan en büyük payın sağlığa ayrılmasını sağlamıştır. İkna kabiliyeti, örgütçülüğü ve eylemciliği çok güçlü bir politikacı olarak tanınır.

Bugün çeşitli alanlarda çok gerisinde kaldığımız Atatürk Devrimleri'nin "sağlık" alanındaki lideridir. 1927 yılında Türkiye'de 1.059 hekim (13.000 kişiye bir hekim), 139 hemşire, 347 diplomalı ebe ve 1.036 sağlık memuru vardır. 1927 yılında hükümetin bütçesi 42 milyon lira, sağlık harcaması 2.9 milyon lira yani tüm bütçenin yüzde 6.9'udur. Bugün Tayyip ERDOĞAN'ın "sağlık alanında devrim yapmakta" olduğunu iddia eden Türkiye'sinde ise sağlık bütçesi genel bütçenin yüzde 2.5'ini oluşturmaktadır.

Laboratuar hizmetlerini geliştirebilmek için Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü'nü, hekimleri halk sağlığı ve sağlık yönetimi konusunda eğitmek için Hıfzısıhha Okulu’nu kurmuştur. Numune Hastaneleri ve Tıp Fakülteleri açan, Umumu Hıfzısıhha Kanunu başta olmak üzere bugüne değin önemli değişikliklere pek fazla uğramamış sağlık alanında pek çok temel yasayı çıkartan Refik SAYDAM; kaliteli bir sağlık hizmeti için hekim maaşlarının yeterli düzeyde belirlenmesine son derece önem vermiştir.

Örneğin 30lu yıllarda bir vali 60-70 lira aylık alırken, sıtma savaş hekimlerinin aylığı 100 liradan başlardı. Trahom savaş örgütünü kuran Dr.Nuri Fehmi AYBERK'i, göz salgısıyla bulaşan bu illeti yoketmek için bakanlığı zamanında Ayıntap'ta (Gaziantep) trahom savaşını yürütecek hastanenin başına görevlendirdiğinde İstanbul'un bu ünlü göz uzmanına Atatürk'ün 250 lira olan maaşının üç katı yani 750 lira maaş bağlatır. Çünkü Fehmi AYBERK ilk başlarda bu göreve pek sıcak bakmamıştır.

Refik SAYDAM, başbakanlığına giden süreçte CHP yönetimindeki dolayısıyla hükümetteki etkisini sağlık alanındaki başarıları nedeniyle arttırmıştır. Mustafa Kemal'in sağlığını büyük ölçüde kaybedip aktif politikadan uzaklaştığı (Köşk’te çakallarca tümüyle kuşatıldığı) 1935 sonrası başlayan CHP'nin hızla sağa savrulduğu süreçte önemli rol oynamıştır. Saydam, 40 karanlığında öncülü olduğu Saracoğlu Hükümeti ve 44 tevkifatıyla ayyuka çıkacak Bolşevik avı sürecinde de CHP'nin sol kanadını tasfiye eden grupta yer alarak kanaatimce tarihi kişiliğine ihanet ölçüsünde yanlış bir iktidar yürütmüştür.

Zira siyasi kudretin insanların algısını kapatabilen şeytani cazibesine karşı koyamamış; totaliter, izansız hattâ faşizan tek parti diktasını yeniden Aydınlanma Devrimi rotasına oturtmaya gayret etmemiştir.

9 Temmuz 1942'de vefat eden bu Kalpaklı Hipokrat’ın, memlekete ve insanımıza minnet duyulası katkılarının her şeye karşın taşıdığı vebalden çok daha büyük olduğu unutulmamalıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler