17 Mayıs 2010 Pazartesi

TEŞEKKÜRLER ŞAMPİYON

Bursaspor Türkiye Turkcell Süper Ligi 2009 – 2010 Futbol Sezonu şampiyonu oldu…

Üstelik Türk Futbol Tarihi’nin takımına lig şampiyonluğu yaşatan en genç teknik direktörüyle. Dahası “Türkiye Kupası finalinde Fener’i danışıklı yendiler, ligin son maçında yenilip Fener’i şampiyon edecekler” denen Trabzonspor’un çirkin şayialara son vermek üzere yiğitçe mücadele ederek aldığı puan sayesinde. O Trabzonspor ki on yıllarca Anadolu’nun futboldaki yüz akı olmuş bu sezonun son maçında da büyük menfaatlere bedelli hesapları bozmuştur..

Bugün Bursaspor, bir düşü gerçeğe dönüştürmüştür. Antalyasporum’a sevgimi ve umutlarımı arttırmıştır.

Türk Futbolu’nda milyarlarca Dolar’ın dönmediği, türlü sponsor ve şirketlerin cirit atmadığı dönemde Galatasaray sevdama koşut bir çocukluk hayâlim vardı. Antalyaspor’un “1. kümede” şampiyon olması…

Galatasaray’ın Avrupa’da yıldızlar topluluğu takımları devirip kupa kaldırdığını görmeyi Allah nasip etti. Umarım bir gün "Antalyaspor’un şampiyonluğuna sevinmek" rüyam da gerçek olur...

Bursaspor bugün benim için, bahsettiğim özlemin Türkiye’nin başka bir güzel şehrinde hayat bulmasıdır. Tüm Anadolu’da milyonların kalbinin birlikte attığı yer şu an için Bursa’dır…

Osmanlı Payitahtı'ndan çıkan camiaların Türk futbolunda devam eden egemenliğini kırmak katışıksız bir sportif zafer olarak anlaşılmalı... Vaktiyle Trabzonspor efsanesinin önde gelen isimlerinden biri mazideki ilk Trabzon şampiyonluğundan bahsederken, "Hindistan'daki Kast Sistemi'ni kaldırmaktan daha güç bir iş başarmıştık" demişti. Özkan SÜMER miydi, Ahmet Suat ÖZYAZICI mı anımsayan beri gelsin... Bakmayın eski bir röportajda duyulmuş bu sözlerin sahibinin şimdi hatırlanamadığına... Yazık ki benzetmedeki isabet uzun senelerdir değişmemiştir.

Zira Trabzonspor'un geçmişteki, Bursaspor'un şimdiki başarıları; servete karşı akılla hemhal olan emeğin üstünlüğüdür. Eşitsiz olanaklar savaşında, "yoksun" olan tarafın "kudretli" olan tarafları yenmesidir... Maddiyata, transfere, tesise, prime, üne, kalemşöre olan yoksunluk ruhla, yetenekle, inanmışlıkla, daha fazla çalışmakla ve zekâyla kapatılarak böyle sonuçlara erişilir.. Böylesi manzaralar için işçisinden, esnafına, beyaz yakalısından, aydınına bir kentin çoluk çocuk, kadınıyla erkeğiyle hedefe varma uğraşında yürek birliği etmesi gereklidir.

Bursa merkezinde ben bunları yazarken henüz bir kaç saattir Heykel'den Çekirge'ye, Çarşı'dan Teleferik'e kadar her yerde şampiyonluk, onurlu coşkun bir sevinç üleşimi olarak kutlanıyor. Bursa'nın tüm ilçe ve beldelerinde de aynı bayram havasının estiğinden, halkın sokaklarda haklı şenliklere başladığından eminim. Mutluluk, memnuniyet ve gurur dalga dalga Bursa'dan tüm Anadolu'ya yayılıyor...

Gelin görün ki futbol tutkunu Anadolu insanının çoğunluğunda geçmişten bugüne, sayısız nedene bağlı kronik bir kompleks mevcut. Doğduğu, doyduğu, sevdiği; ailesine ve anılarına meskenlik eden şehrin takımına “sempati duyan" lakin elin İstanbul'undan bir “hayırsıza” vurgun adam, bir şekilde öz topraklarından çıkmış takımına yeterince destek değil...

Çakal menajerleri zengin eden, nice asalaklar besleyen İstanbullu büyük kulüplerimize duyduğumuz sevgi – ilgi, Bursaspor’un şu yaptığından sonra daha mı sual olunmasın? Elbette futbol, en tabana yayılmış bu spora meraklı yurttaşımızda önemli yer sahibidir. Kimileri için sosyalleşebilmek illa ki "güçlü" takım tutmayı gerektirir. "Gönülde yatan aslan" ne kadar uzak diyarlardansa da çocukluk yadigarıdır, benimsenen renklere bağlılık mezara dek gidecektir... Sözüm yok. Cim Bom’a, Fener’e, Beşiktaş’a aşkımız bir çırpıda çöpe atılmaz, atılmasın.

Fakat Bursaspor hatrına, hep beraber alkışı ve övgüyü artık asıl hak edene takdim edelim…

Kokainman ya da şöhret sarhoşu yabancı teknik patronların aldığının belki de beşte birine razı, inançla, çabayla takımı çalıştıran genç bir hocamızın nelere kadir olduğunu işte bugün Bursaspor gösterdi. Ertuğrul’un soyadı gibi “Sağlam” bir karakteri olduğu, atlatılan tüm badirelere rağmen gelen şampiyonlukla tescillendi. Ertuğrul SAĞLAM, Bursaspor'u adım adım şampiyonluğa yürütürken geldiği yeri, konumunu asla unutmadı. Dikkatini ve sportmenliğini hiçbir zaman bir kenara bırakmadı.

Bursaspor, mütevazi imkanlarını akılcı kullanan ve camiasıyla bütünleşen bir yönetimin, oluşturulacak doğru bir ekip sayesinde, çiftliğe dönmüş "İstanbul Devleri"nin hem sahada hem zorlu maratonun sonunda dize getirilebileceğini cümle aleme belletti..

Takımı alt sıralarda oynadığı zamanlarda, bugünlerin gizli hayali ile deplasmanlara koşan, teslim olmayan, maddi – manevi varını yoğunu imeceye sokan, hiçbir rakip karşısında hiçbir ortamda zerre eziklik hissetmeyen ve asaletle isyanı birleştirebilen büyük taraftarın en görkemli başarıları yaşayabileceğini kanıtladı Bursaspor.. (Bu coşkulu taraftarın Diyarbakırspor Maçı'nda yaptığı terbiyesizlik/kışkırtıcılık paradigmalar iflas ettiren şampiyonluk hatrına ve bir daha yapılmaması kaydıyla ne olur unutulsun..)

Ben bugün Antalyasporum’u daha çok seviyorum. Konyasporlu, Karşıyakalı, Gaziantepsporlu, Vansporlu taraftar da Bursaspor sayesinde kentinin takımını daha fazla sevmeli.. Camiası için özeleştiride bulunabilmek ve inisiyatif yüklenebilmek adına tıpkı Bursa taraftarı gibi önce kendi gövdesini ve beynini ortaya koyabilmeli..

Bari bundan sonra memleketimizin cefakar ve yalnız takımlarına asıl yemeğin yanındaki garnitür muamelesi yapılmasın. Medyayı, parayı, spekülasyon imkânlarını elinde bulunduran ve dışarıda yıllardır varlık gösteremeyen kulüpleri yöneten ey ensesi kalınlar... Fareli Köyün Kavalcıları.. Artık kendinizi bulunmaz Hint kumaşı sanmayın! “Büyük Adam” olmadığınızın farkındayız. İşte bir kez daha rütbeleriniz söküldü.. Köklerine yabancılaşarak fanatizmleri yüzünden hipnotize olmuş fareler gibi ardınıza takılanlar hâlen var... Ve fakat size gerçekten meydan okuyanların sayısı artıyor. Bugün Trabzonspor'un yanına Bursaspor eklendi...

Yarın Eskişehirspor, er geç Antalyaspor ya da diğerleri neden o kürsüde kıvançla yer almasın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler